Ama yedi yaşındaki oğlu Cengiz,
Anne be!.. dedi, babamdı vallahi. Babam bugün dükkâna gitmedi ki... Bilâl Amcanın kahvesindeydi...
Çocuk lafını tamamlayamadan bir çığlık koptu. Esma, Cengiz`in kaba etine bir çimdik basmış,
Yumurcak... Sus... diye haykırmıştı.
Kocasının kocaman Karadenizli burnunu duvarın köşesinden o da görmüştü. Ama konu komşunun yanında iki paralık olmak istemiyordu. Başını pencereden içeri çekip,
Etinden et koparılmış gibi bağırma domuz, şimdi alırım ayağımın altına!.. diye çocuğa bağırdı.
`Şimdi ayağının altına almak` sık sık kocasının kullandığı, Esma`nın da ondan öğrendiği laftı.
Kadınlar başlarını pencerelerden içeri çektiler. Artık dedikodu dört duvar arasında kahve değirmeninin sesine, kundaktaki çocukların viyaklamasına karışıyordu."